Tükürük bezlerinin ağız içine açılan kanallarına çok küçük kamera sistemleri (endoskoplar) ile girilerek kanallarının içerisinin görüntülenmesi işlemi “tükürük bezi endoskopisi”, “sialendoskopi” veya “siyalendoskopi” olarak isimlendirilmektedir. Tükürük bezi kanallarına endoskoplar ile birlikte sokulan küçük enstrümanlar yardımı ile kanallardaki taşlar veya doku artıkları çıkartılabilmekte, ilaç uygulamaları veya yıkama işlemleri yapılabilmekte veya kanalda darlık olan bölgeler genişletilebilmektedir.
Sialendoskop ve Tükürük Bezi Kanalının Endoskopik Görünümü
İlk kez 1990 ların sonunda ince endoskoplarla tükürük kanallarına girilerek tıkanıklığın sebebini anlamak için uygulanmaya başlanan bu yöntem zamanla daha ince endoskoplar ve bu endoskopların yanından kullanılabilen çok ince cerrahi aletlerin geliştirilmesi sonucunda hastalıklara müdahale etmek amacıyla da uygulanmaya başlanmıştır. Sialendoskopinin en fazla uygulanma sebebi tükürük bezlerinde şişme ve ağrıya sebep olan problemlerin araştırılmasıdır. Belirlenen problemin tükürük kanalında taş veya darlık olması hâlinde aynı işlem esnasında tedavi de yapılabilmektedir.
Siyalendoskopi günümüzde çene altı (submandibüler) ve kulak önü (parotis) tükürük bezlerinin kanallarında tıkanıklığa sebep olan iyi huylu hastalıkların teşhis ve tedavisinde en etkili yöntem olarak kabul edilmekte olup kanalda tükürük akışını engelleyen tıkanıklıklar olan durumlarda yalnızca sialendoskopi ile %90 a varan oranda tedavi sağlanabilmektedir.
Tükürük bezi kanallarında tıkanmaya sebep olan patolojiler sıklıkla tükürük bezi taşları ve daha az olarak türlü sebeplerle oluşan tükürük kanalı darlıklarıdır. Geçmiş dönemlerde hemen her zaman tükürük bezlerinin cerrahi olarak çıkartılması yolu ile tedavi edilebilen bu hastalıklar günümüzde sialendoskopi yardımı ile yüksek başarı oranları ile ve tükürük bezleri korunarak tedavi edilebilmektedir.
Çoğunlukla hastane yatışı gerektirmeyen sialendoskopik girişimler sonrasında normal diyete ve günlük yaşama hızla dönülebilmekte, tedavi süreci mümkün olan en az zaman kaybı ile tamamlanabilmektedir.
Sialendoskopinin Avantajları
Çene altı (submandibüler) ve kulak önü (parotis) tükürük bezlerine yönelik standart ameliyatlar , yüz sinirinde işlev kaybı, ağız içerisinde his kaybı, boyunda cerrahi yara izi, yüzde deformite veya tükürük bezi kanalının tam olarak alınmamasına bağlı hastalığın tekrarlaması gibi komplikasyon riskleri içerirken sialendoskopik yaklaşım ile bu komplikasyonlardan korunmanın yanı sıra ilave yararlar sağlanabilmektedir.
Sialendoskopinin standart cerrahi metotlara göre en önemli avantajları;
- Hızlı iyileşme
- Çok düşük cerrahi komplikasyon oranı
- Kalıcı sinir hasarı riski olmaması
- Ciltte ameliyat izi olmaması
- Normal anatomi ve fonksiyonların korunması
- Minimal çalışma zamanı kaybı
- Hastane yatışı gerekmemesi olarak sayılabilir
Sialendoskopi Handi Durumlarda Uygulanır?
Parotis veya submandibüler tükürük bezlerinde taş ya da bu bezlerin boşalma kanallarında daralma saptanan ve sık tükürük bezi enfeksiyonu ya da şişmesi şikayeti olan tüm hastalar teşhis veya tedavi amaçlı olarak sialendoskopi adayıdırlar.
Genel olarak parotis bezi kanalında 3 mm çene altı bezi kanalında 4 mm olan taşlar sialendoskopi esnasında özel forsepsler veya taş tutucu sepetler yardımı ile yakalanarak ek bir cerrahi uygulanmadan ya da sadece kanalın ağza açılma bölgesinde küçük bir kesi yapılarak kanaldan alınabilmektedir.
Daha büyük boyuttaki (6-8 mm) taşların çıkartılabilmesi için mekanik aletler, Lazer veya ses dalgaları ile kırılarak kanaldan alınabilecek boyutta küçük parçalara ayrılması gerekmektedir. Tükürük bezinin içerisinde yerleşmiş, kanaldan çıkartılamayacak veya kırma işlemleri için dahi büyük kabul edilen boyuttaki taşlarda endoskopik ve cerrahi yaklaşımların beraber kullanılması yolu ile taşların tükürük bezi korunarak çıkarılması mümkün olabilmektedir.
Tükürük kanalında darlık saptanan hastalarda darlık olan bölgeler balonlu kateterler kullanılarak genişletilebilmekte, sık sık tükürük bezi iltihabı geçiren hastalarda kanalların endoskopik olarak değerlendirilmesi, temizlenmesi ve antibiyotik ve kortizon içeren solüsyonlarla yıkanması enfeksiyon sıklığında anlamlı azalma sağlayabilmektedir.